Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

 
 

Dünya nüfusunun yarısının ayrımcılık nedeniyle geri kaldığı bir durumda ekonomik büyüme, toplumsal istikrar ve sürdürülebilir kalkınma da engellenmiş olmaktadır. Kadınların ve kız çocuklarının eğitime, iş olanaklarına ve kaynaklara yetersiz erişimi, onların siyasi, sivil ve kültürel hayata katılım imkânlarını kısıtlamaktadır.

 

Dünya, kız çocuklarının eğitime erişiminin artması, çocuk evliliği oranlarının azaltılması, cinsel sağlık ve üreme sağlığı ve bu alanlardaki haklar konusundaki ilerlemelerle birlikte toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın ve kız çocukların güçlenmesi alanında büyük ilerlemeler kaydetmiştir.

 

Tüm bunlara karşın, daha yapılması gereken çok şey vardır. 2014 itibarı ile dünya üzerindeki 52 ülke toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama konusunda hâlâ herhangi bir taahhütte bulunmamıştır.(i)

 

Küresel olarak, 17 veya daha küçük yaşta evlendiğini bildiren 20-24 yaş arası kadınların oranı 2015 yılında %26’yken (1990 yılında bu oran %32’ydi), çocuk evliliği oranının en yüksek olduğu bölgeleri %44 ile Güney Asya ve %37 ile Sahraaltı Afrika oluşturmaktadır.(ii)

 

Bu hedefin işletmelerle ilgisi nedir?

 

Kadın hakları insan haklarıdır ve bütün işletmeler, toplumsal cinsiyet eşitliğine saygı duymakla yükümlüdür.

 

Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda harekete geçmenin işletmeler açısından büyük faydaları vardır. Çeşitlilikleri barındıran kapsayıcı iş yerleri, iş dünyası ve ekonomi için yararlıdır. Değerlerin çeşitliliğine saygılı kuruluşlar; yüksek performanslı çalışanları cezbedip ellerinde tutma, personel değişim maliyetlerini düşürme, operasyonel performanslarını artırma, hedef pazarlara erişimlerini kuvvetlendirip saygınlıklarını pekiştirme konusunda daha başarılıdırlar.(iii)

 

Yetenek, uzmanlık, geçmiş, yaş, etnik köken ve cinsiyet çeşitliliğinin, şirketlerin karar alma becerilerine olumlu etkileri vardır. Bu çeşitlilik, ‘grup düşünme’ riskini azaltmakta ve müşteri, çalışan ve diğer paydaşlarla daha güçlü bağlantılar kurulmasına imkân sağlamaktadır.(iv)

 

“Dördüncü Sanayi Devrimi’nin topluma sürdürülebilir bir ekonomik büyüme ve sayısız fayda sağlaması için belirleyici faktörler yetenek ve teknolojidir. Bununla birlikte, dünyadaki yeteneklerin yarısı devam etmekte olan dönüşümlere -hem faydalanan hem de şekillendirici olarak- dahil edilmemişse, inovasyona gölge düşürüp ve eşitsizlikte bir artış riskini almış olacağız. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesine yönelik yeni bir hareket çağrısının merkezinde konunun aciliyeti yatmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için ortaya konan ekonomik sebepler ise bu aciliyete dikkat çekmektedir.” (Dünya Ekonomik Forumu, 2016)

 

İşletmeler neler yapabilir?

 

İşletmeler; çalışanlar, tüketiciler, tedarik zincirleri veya işletmenin faaliyet gösterdiği topluluğun üyesi olan kadın ve kız çocukları üzerindeki etkiler de dahil olmak üzere değer zincirinin her aşamasında, toplumsal cinsiyet eşitliğini olumlu ve olumsuz yönde sayısız biçimde etkileyebilmektedir. Dolayısıyla, işletmelerin toplumsal cinsiyet eşitliğine kesin bir şekilde saygı duyma sorumluluğu vardır.

 

İşletmeler, toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirip desteklemek için ciddi olanaklara sahiptir. İşletmeler, ayrıca, paydaşlarının toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemesini teşvik etmek için kendi etki alanlarına başvurabilmektedir.

 

Aşağıda şirketlerin etki yaratmak için yapabileceği uygulamaları bulabilirsiniz:

 

Sorumlu Davranın

  • İşletmelerin toplumsal cinsiyet eşitsizliğine katkıda bulunabileceği alanları geniş bir şekilde ele alarak tespit edin (örneğin; projelerin, proje alanı çevresindeki kadınlar üzerindeki etkileri, çevresel etkilerin toplumsal cinsiyet boyutu, ürün geliştirme, fiyatlandırma ve pazarlama politikaları);
  • İnsan haklarına saygılı olun ve insan haklarını uygularken toplumsal cinsiyeti gözetin;
  • Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ne katılın;
  • İş yerinde ayrımcılığa karşı sıfır tolerans politikası uygulayın;
  • Kadın ve erkekler için eşit ücretlendirme uygulayın;
  • İş gücündeki kadınları destekleyen politikalara ve programlara yatırım yapın ve değer zincirinizdeki kuruluşları da aynısını yapmaya teşvik edin.

 

Fırsatlar Yaratın

  • Kapsayıcı çalışma modelleri yaratın;
  • Şirketinizde, yönetimde ve üst düzey rollerde bulunan kadınların oranını artırın;
  • İş gücünde kadınları destekleyen politikalara ve programlara yatırım yapın ve değer zincirinizdeki kurumları da aynısını yapmaya teşvik edin;
  • Kadın girişimcilere ve küçük işletme sahiplerine eğitim ve destek imkanları sağlayın ve onları değer zincirinize dâhil edin;
  • Erkek egemen sektörlerde toplumsal cinsiyete duyarlı iş ortamları yaratarak toplumsal cinsiyet konusunda farkındalık eğitimlerine yatırım yapın ve kadınların ihtiyaçlarını karşılayarak bu sektörlerde kadın istihdamını destekleyin;
  • Çalışanlar ve topluluğun diğer üyelerinden kaynaklanan cinsel istismar, aile içi şiddet ve şiddetin diğer bütün biçimlerine son verecek politikalar, eğitim ve destek programları uygulayın;
  • İş piyasasındaki kadınları farklı bir fırsat olarak değerlendirin;
  • Gereksiz basmakalıp yargıları reklamlardan çıkarın.

 

UN Global Compact’in On İlkesi ve Hedef 5 arasındaki ilişki

 

İnsan Hakları & Çalışma Standartları (UN Global Compact İlke 1, 2, 3, 4, 5, 6)

Toplumsal cinsiyet eşitliği temel ve ihlal edilemez bir insan hakkıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliği, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde de kabul edildiği üzere, toplumsal cinsiyet de dahil olmak üzere hiçbir statüye bakılmaksızın diğer insan haklarından faydalanmasına imkan tanıyan temel bir unsurdur.

 

Çevre (UN Global Compact 7., 8. ve 9. İlke)

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde bulunan kadınlar, su taşıyıcılığı ve yiyecek yetiştiriciliği gibi rollere sahip olmaları sebebiyle çevresel baskılara karşı en korunmasız grubu oluşturmaktadırlar. Şiddetli hava koşulları, seller, kaynakların tükenmesi ve ekosistemlerin yok olması korunmasız toplulukları yoksulluğa (veya daha büyük bir yoksulluğa) sürükleme tehdidini barındırmaktadır.

Kadınlar ayrıca, iklim değişikliği ve doğal kaynakların aşırı kullanımı gibi dünya çapındaki çevresel sorunlara yönelik çözümlerin başarılı bir şekilde geliştirilmesi için hayati önem taşımaktadır. Bu durum, kadınların tüketim ve üretim modellerini belirlemedeki kilit rolü ile ilgilidir.

 

Yolsuzlukla Mücadele (UN Global Compact 10. İlke)

ABD merkezli araştırma kuruluşu The Wilson Center’ın araştırmalarına göre, dünyadaki fakir ve eğitimsiz nüfusun büyük bir kısmı kadınların oluşturmasından ötürü, yolsuzluk özellikle kadınlara orantısız bir biçimde zarar vermektedir.(v)

X